1 Haziran 2009 Pazartesi

TANZİMAT EDEBİYATI DERS NOTLARI

OSMANLI’DA YENİLEŞME HAREKETLERİ

Osmanlı Devleti 17. yüzyılın sonlarına doğru kaybedilen savaşlarla tanışmaya başlamıştır. Kaybedilen savaşlar sonrasında sarsılan askeri otorite ve devlet düzeninin yanında, ekonomik ve sosyal hayat da olumsuz yönde etkilenmeye başlamıştır. Osmanlı Devleti bu durumu düzeltmek için kendi içinde arayışlara başlamıştı. Fakat bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmalardan iyi bir başarı sağlanamamıştı. Osmanlı bu içinde bulunduğu durumu düzeltmek için yüzünü artık Batıya çevirmeye başladı.

Avrupa’da yeni bir siyasal düzen ve toplum anlayışının kapılarını açan 1789 Fransız İhtilali, Osmanlı Devleti’nde “yenilikçi padişahlar dönemi” nin başlangıcıdır. III. Selim, 1808’e kadar süren iktidarında, askeri, idari, mali ve iktisadi alanlarda ilk köklü değişiklikleri başlattı. Bu köklü değişim çabaları daha çok askeri alanda olmuştur.
Yenileşme çabalarının süreklilik kazanması ancak II. Mahmud’un saltanatının son devresinden itibaren mümkün olabildi. Zarar gören devlet otoritesini onarmak, iç ve dış güvenliği sağlayabilecek askeri güce sahip olmak, mali ve ekonomik yapıyı güçlendirmek ve nihayet sosyal ihtiyaç olarak öne çıkan yenilikleri yapmak Sultan’ın esas amacı idi.
Osmanlıda başlayan bu yenileşmenin yanında Batılaşma hareketleri iç ve dış sebepler sonucunda devam etmiştir

TANZİMAT FERMANI (TANZİMAT-I HAYRİYE)
(GÜLHANE HATT-I HÜMAYUNU) - 3 KASIM 1839


Tanzimat Fermanını, Londra elçiliğinden Dışişleri Bakanlığına getirilen " Mustafa Reşit Paşa " hazırlamıştır.
Ferman, Topkapı Sarayının Gülhane bahçesinde, padişah, sadrazam, yabancı devletlerin elçileri, patrikler, büyük devlet memurları önünde "Mustafa Reşit Paşa " tarafından okunmuştur. Yeniçeri Ocağı’nın bozulmaya başlaması nedeniyle Sultan II. Mahmud döneminde başlayan yenilik hareketleri ve Sultan Abdülmecid'in tahta çıkar çıkmaz ıslahat hareketine devam etmek amacında olduğunu göstermesi Osmanlı Devlet yapısındaki değişimin başlangıcıydı. Sadrazam Mustafa Reşid Pasa, Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nu Padişah adına kaleme almış; devlet ve birey arasındaki ilişkilerde devletin modernleştirilmesi amacına dayanan temel ilkeler kabul ve ilan edilmiştir.
İlanının Nedenleri :
*Avrupalıların içişlerimize karışmasını engellemek
*Halkın sosyal yapısında yenilikler yaparak çağdaşlaşmayı sağlamak
*Mısır valisi M.Ali Paşa’ya karşı Avrupalı devletlerin desteğini sağlamak
ÖNEMİ: Tanzimat fermanıyla Osmanlılara " Kanun " gücü girmiş oluyordu. Başka bir sonucu da, eğitimde Tanzimat dönemi aydın tipini yetiştirerek vermiştir.

ISLAHAT FERMANI (1856)

Tanzimat fermanı yeterli bulunmayarak, gayr-i Müslimlere daha fazla hakların verilmesi için 1856'da yayınlanan ferman. Gülhâne Halt-i Hümâyûnu gibi, imparatorlukta yapılması kararlaştırılan yeni bir düzenin program ve prensiplerini içine alır. Bu ferman esas olarak Tanzimat hükümlerini tekrarlayan, onları açıklayan ve genişleten bir fermandır.

1. MEŞRUTİYET (23 Aralık 1876) (Kanun-i Esasi) ( İlk Anayasa )

Tanzimat döneminde, Avrupa ile yakın ilişkiler içinde olan, Avrupa'yı yakından gören ve onların Osmanlı Devleti üzerine siyasi emellerini öğrenen bir aydın sınıf yetişti. Bunlara "Jön Türkler" ya da "Genç Osmanlılar " denilmiştir. Mithat Paşa, Namık Kemal, Ziya Paşa , Serasker Hüseyin Avni Paşa önemli temsilcileridir.
Genç Osmanlılar, Osmanlı Devletinin kurtuluşunu içinde yaşayan halka yönetme hakkı vermekle, gerçekleşeceğine inanıyorlardı.Böylece halk yönetime katılacak, kendisini temsil edecek, dış devletlerin Osmanlı Devleti içine müdahalesine ortam hazırlanmamış olacaktı.
Meşrutiyeti ilan etme sözü veren, II.Abdülhamit V.Murat'ın yerine tahta çıkarılmıştır.

ÖNEMİ:

*Osmanlı Devletinde ilk kez rejim değişikliği oldu.
*Tüm azınlık guruplara parlamentoda temsil hakkı tanınmıştır.
*Osmanlı halkı ilk kez yönetime katılma, seçme ve seçilme haklarına kavuşmuştur.
*Osmanlı Devletinde ilk kez Anayasal düzen kuruldu.
*Osmanlı Parlamentosu; Padişahın seçtiği üyelerden oluşan Ayan Meclisi ve Halkın seçtiği milletvekillerinden oluşan millet meclisi olarak iki meclisten oluşmuştur. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa seçilmiştir.Not: 1877-78 Osmanlı - Rus Savaşının başlaması üzerine, II. Abdülhamit, parlamentoyu dağıtarak, Meşrutiyet rejimini yürürlükten kaldırmış, 30 yıl boyunca sıkı bir yönetim izlemiştir.

TANZİMAT EDEBİYATI

Tanzimat Edebiyatı, bir kültür ve siyasi hareketin sonucu olarak ortaya çıkmış bir edebi akımdır. 3 Kasım 1839'da Reşit Paşa tarafından ilan edilen ve Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebi ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Edebiyat Tarihçilerimiz de 1839 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir.
Amacı, metot bakımından Batılı, öz ve ruh bakımından milli bir edebiyat yaratmaktır.
Türk toplumundaki esaslı değişmeleri, fikir ve yenilik hareketlerini yansıtır.
Bu dönem edebiyatı üç dönemde incelenir:
a) Hazırlık dönemi (1839-1860)
*Bu dönem şiirlerinde üzerinde halk edebiyatı etkileri görülür. Batı’dan çeviriler dikkat çeker(Akif Paşa, Sadullah Paşa, Müfit Paşa, Yusuf Kamil Paşa … dönemin önemli isimleridir.)
*Özellikle Fransız Edebiyatı’ndan şiir, hikaye ve roman çevirilerinin yapıldığı bir geçiş dönemidir. Divan Edb. ile Tanzimat Edb. arasında bir köprü gibidir.
*Devlet eliyle çıkarılan ilk Türk gazetesi olan TAKVİM-İ VEKAYİ bu dönemde çıkarılır
*Bu dönemde Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği Telemak ilk çeviri romanımızdır.
b)1. Dönem Tanzimat Edebiyatı 1860’ta Tercüman-ı Ahval gazetesinin yayımlanmasıyla başlar, 1877’ye kadar sürer. 1877’de II.Abdulhamit’in Meşrutiyet Meclisi’nin çalışmalarını durdurmasıyla sona erer.
c) 2.Dönem Tanzimat Edebiyatı 1877’den başlar, 1895 yılına kadar sürer.

BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1877) ÖZELLİKLERİ:

1. “Toplum için sanat” anlayışı benimsenmiştir. Sanat, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanılmıştır.
2.Eserlerin halkın anlayabileceği sade bir dille yazılması amaçlanmıştır.
3.Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazı geliştirilmiştir; ilk kez noktalama işareti kullanılmıştır.
4.Şiirde yeni konular (yurt, ulus, özgürlük, insan hakları...) işlenmiştir. Biçim bakımından Divan edebiyatına bağlılık sürmüş; gazel, kaside, murabba, terkib-i bend gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.
5.Tanzimat sanatçıları, Fransız edebiyatını örnek almışlar; klasisizmin ve romantizmin etkisinde kalmışlardır. * Klasisizim(Şinasi, A.Vefik Paşa) romantizm (N. Kemal, A. Mithat)
6.İlk örnekleri bu dönemde görülen roman, teknik yönden zayıf ve kusurludur. Romanlarda Batılılaşmanın yanlış anlaşılması, aile sarsıntıları, köle ticareti gibi konular işlenmiştir.
7.Tanzimat tiyatrosu, sahne dili ve tekniği açısından başarılıdır.Tiyatro, halkı eğitmek için bir okul gibi düşünülmüştür.
8.Tanzimat edebiyatı, batı etkisindeki Türk Edebiyatı’nın ilk durağı olmasından ötürü, Batı edebiyatı türlerinin ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir.Bu dönem edebiyatı bir “ilk”ler edebiyatıdır.

İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ :

Bu dönemin, 1.Meşrutiyet Meclisi’nin 1877’de, Osmanlı- Rus savaşı gerekçe gösterilerek kapatılmasıyla başlayan baskıcı yönetimi vardır.Bu durum sanat ve edebiyatı da etkilemiştir.
1. Bu dönemde toplum sorunlarından uzaklaşılmış, ‘sanat için sanat’ ilkesi benimsenmiştir.
2. Dilde sadeleşme çabası bırakılmıştır. Dil oldukça ağırlaştırılmıştır.
3. Batı edebiyatı türlerinde ürünler verilmiş, sanatçılar daha da ustalaşmıştır
4. Şiirin konusu genişletilmiş, bireysel konulara dönülmüştür. Ayrıca biçimsel yenilikler getirilmiştir. Recai-zâde Mahmut Ekrem, özellikle Abdülhak Hamit’ in eserlerinde bu açıkça görülmektedir.
5. Romanda realizmin etkisi görülmüş, ilk realist roman bu dönemde yazılmıştır. Realizm ve natüralizm baskın akımlar olarak göze çarpar.
6.Tiyatro önemini yitirmiş, sahne dil ve tekniği açısından başarısız eserler yazılmış .Tiyatro eserleri oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır.

TANZİMAT DÖNEMİNDE GAZETE

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Tanzimat edebiyatının ilk dönemi için çerçeve teklif ederken sarf ettiği "Bu devirde gazete hemen tüm yeniliği idare eder." cümlesi de gazetenin yeni edebiyatın temelinde çok önemli bir işlevi yerine getirdiği şeklinde anlamak gerekir.
Gazete Osmanlı toplumunda değişimin hızlandırıcısı olmuştur. Aydınları etrafında toplamış. Batı'yla tanıştırmış (ilk tercüme faaliyetlerinin mekanı gazetelerdi), fikri grupları ve ayrılıkların arenası olmuş ve bütün bir toplum hayatının değişmesinde önemli rol oynamıştır.
19. asrın münekkitlerinden Tanpınar gazeteyi ve işlevini şöyle yorumlar: "Bütün işaretler oradan gelir. Kalabalık onun etrafında kurulur. Okumayı o yazar. Mekteplerin uzak bir gelecek için hazırladığı dağı o tutuşturur."
Tiyatro, tercüme ve telif ilk örneklerini gazete vasıtasıyla verir. Makale, deneme, tenkit gibi türler gazete bünyesinde gelişmiş türlerdir. Bu türler vesilesiyle politika, güncel ve hayatî meseleler, fikri cereyanlar günün hadisesi olmaya başlar. Bu gelişmelerden sonra Osmanlı'da gazeteler hızla yayılmaya ve açılmaya başlar. Matbuat artık güncel ve siyasî hayatın bir parçası haline gelmiştir.
Sonuç olarak:
*Osmanlı Devletinde yayımlanan ilk resmi gazete Takvim-i Vekayi’dir (1831)( Cumhuriyetin ilanından sonra resmi gazete olarak devam eder.)
*Bundan sonra Ceride-i Havadis (1840) adlı yarı resmi bir gazete çıkarılmıştır( İngiliz Churchill tarafından).
*İlk edebi ve özel gazete ise Şinasi ve Agâh Efendi tarafından çıkarılan Tercümân-ı Ahval (1860) daha sonra Şinasi tarafından çıkarılan Tasvir-i Efkâr (1862) gelir.
*Böylece yeni yazı türlerinin gelişmesine ortam hazırlanmış olur.
*Tiyatro, tercüme ve telif ilk örneklerini gazete vasıtasıyla verir.
*Makale, deneme, tenkit gibi türler gazete bünyesinde gelişmiş türlerdir.
*Gazete, Osmanlı toplumunda değişimin hızlandırıcısı olmuştur.

TANZİMAT DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLERİ

Tanzimat edebiyatında gazetelerle birlikte öğretici metinler yapı değiştirmiş, Batılı öğretici metinler edebiyatımıza kazandırılmıştır. Tanzimat döneminde Şinasi, Namık Kemal’le başlayan gazetecilik çok gelişmiş ve gazete etkili bir iletişim aracı olmuştur. Bu gazetelerde makale, fıkra, deneme, tenkit gibi öğretici metinlere de yer verilir. Ayrıca anı, günlük, mektup gibi türler Tanzimat’ la birlikte önem kazanmış ve Batılı bir hüviyete bürünmüştür. Şunu da unutmamak gerekir ki bu dönemin bir çok edebi türünde öğreticilik hakimdir.
Öğretici metinlerin genel özellikleri:
*Divan edebiyatındaki münacat, methiye, dua gibi bölümler yoktur.
* Toplumsal konulara ve sorunlara yer verilmiştir.
* Hürriyet, eşitlik, kanun, bilim ve teknikle ilgili Batılı kavramlar konu olarak işlenmiştir.
* “Sanat, toplum içindir.” anlayışı benimsenmiştir.
* Öğretici metinler toplum için, toplumun anlayacağı bir dille yazılmıştır.
*Tanzimat Dönemi Edebiyatı öğretici metinlerinde ikilik yani eski-yeni,yerli-Batılı çatışması temada, dilde (Arapça, Farsça kelime ve kavramlarla –yeni kavramlar) , ifade biçimlerinde varlığını hissettirmiştir.
*İlk makale Şinasi’nin yazdığı “Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi”dir.

TANZİMAT DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECAN DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)

Tanzimat edebiyatı sanatçıları her şeyden önce şiirin konusunu ve anlatımını değiştirdiler. Namık Kemal “Lisan-i Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar” isimli uzun makalesinde şiirin, fikrin gelişmesine ve halkın eğitilmesine olan büyük hizmetinden söz eder.
Divan edebiyatının gerçekle ilgisizliğine, yapmacıklığına, boşluğuna şiddetle hücum eden Namık Kemal, edebiyatın yeniden düzenlenmesini ister.
Bunun içinde her şeyden önce yeni bir anlatım yolu, yeni bir dil bulunmasını gerekli görür. Dilin bir an önce konuşma diline yaklaştırılması gerekliliğini savunur.Buna rağmen Tanzimat şiirinin dilinin sade olduğunu söylemek zordur.
Tanzimat şirinin Divan şiirine bağlı kaldığı unsurlar daha çok biçim alanındadır. Bu dönemde halk şiirine ve hece veznine olan ilgi biraz artmışsa da divan şiiri ve aruz eski hakimiyetini sürdürmüştür.
Divan şiirinin nazım şekilleri aynen kullanılmıştır (Gazel, kaside, terkib-i bent müseddes, murabba gibi şekiller).
Şiirin konusu değişmiş, aşk, hasret, ayrılık gibi kişisel konular bir yana bırakılmış, eşitlik, özgürlük, adalet, hukuk gibi toplumsal konulara önem verilmiştir. Ancak bu daha çok I.Tanzimatçılar denen Şinasi,Ziya Paşa,Namık Kemal gibi sanatçılarda görülür.
II.Tanzimatçılar denen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit, Samipaşazade Sezai’de ise kişisel konular yeniden ele alınmıştır.
Sonuç olarak:
*Her iki dönem şairleri biçim yönünden Divan şiiri geleneğine bağlı kalmışlardır.
*Her iki dönem şairleri “Romantizm”in etkisinde kalmışlardır.Bu dönem şiirinin Batı düşüncesiyle klasizm ve romantizm edebi akımlarıyla ilişkisi vardır.
*1.dönem şairleri “toplum için sanat” anlayışını; 2.dönem şairleri ise “sanat için sanat” anlayışını benimsemişlerdir.
*1.dönem şairleri “vatan, millet, adalet” gibi konuları ele alırken; 2. dönemdekiler “aşk, doğa, ölüm” gibi konuları ele almışlardır. Dolayısıyla konu ve temada yenilik yapmayı başarmışlardır.
*1.dönem şairleri dilde sadeleşmeyi amaçlamış ancak bunda başarılı olamamışlardır. 2. dönem şairleri ise ağır olan bu dili daha da ağırlaştırmışlardır.
*Şiirde sanatlı söyleyiş her iki dönem şairleri için de amaç olmaktan çıkmıştır.
*İki dönemin şairleri de şiirde parça güzelliğini bırakıp bütün güzelliğine ve konu birliğine önem vermiştir.
*Aruz ölçüsü kullanılmaya devam ederken az da olsa hece ölçüsü kullanılmıştır.
*Gazel, kaside, terkib-i bent gibi eski nazım şekilleri kullanılmaya devam etmiştir
*Özellikle ikinci dönem sanatçıları yeni nazım şekilleriyle şiir yazmada başarılı olmuşlardır. (A.Hamit Tahran, Recaizade Mahmut Ekrem başarılıdır).
*Tanzimat şairleri bireysel duygu düşünce ve anlatıma önem vermiş, böylece Türk edebiyatına Batı’daki bireyci anlayışı getirmişlerdir.

DİVAN ŞİİRİ VE TANZİMAT ŞİİRİNİN BENZERLİKLERİ VE FARKLILIKLAR

A.BENZERLİKLERİ

*Nazım şekilleri benzer:…. Kaside, gazel, terkib-i bend, müseddes vb.
*Ölçü benzer: …….Aruz ölçüsüyle şiirler yazılır.
*Kafiyeleniş benzer.
*Dil benzer:….Arapça-Farsça kelime ve tamlamaların kullanılması

B. FARKLILIKLARI

1. TEMA –KONU (İÇERİKLE İLGİLİ)

DİVAN ŞİİRİNDE: Aşk, tabiat, tasavvuf,ahlak,övgü (devlet ve din büyüklerine)

TANZİMAT ŞİİRİNDE: Halkı aydınlatmaya yönelik yeni tema ve konular işlenmiştir. Hürriyet, eşitlik, adalet, kanun, yönetimden ve dönemden şikayet vb.

2.YAPI ÖZELLİKLERİ

DİVAN ŞİİRİNDE: Genellikle beyitler kullanılır, ölçü aruzdur, Kafiyelenişi nazım biçimi belirler Göz için kafiye benimsenir. Nazım biçimlerinin belirli bölümleri vardır. Şiir, nazım biçimine göre adlandırılır.

TANZİMAT ŞİİRİNDE: Divan şiiri nazım biçimleri kullanılmasına rağmen klasik yapıda bazı değişiklikler yapılır. Beyit sayılarının değiştirilmesi bölümlerin bulunmaması, bazen mahlasların kullanılmaması bazı şairlerin aruz ölçüsünü yanında heceyi kullanmaları, ayrıca şiirlerde başlıklara nazım biçiminin yanında konu adının da eklenmesi gibi…
Zengin kafiye benimsenmiş, divan şiirinin aksine “Kafiye kulak içindir.” (Aynı ses veren değişik harfler kafiye sayılır.) anlayışı Recaizade Mahmud Ekrem tarafından ileri sürülmüş zamanla taraftar kazanmıştır.

3.DİL VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ

DİVAN ŞİİRİNDE: Arapça ve Farsça tamlamalara söz sanatlarına yer verilmesinden dolayı ağır bir dil vardır.

TANZİMAT ŞİİRİNDE: Halkın anlayacağı bir dilde yazma anlayışına rağmen Arapça - Farsça kelime ve tamlamaların kullanıldığı görülür.Dildeki en büyük farklılık yeni kavramlara yer verilmesidir.

OLAY ÇEVRESİNDE GELİŞEN METİNLER

A)ANLATMAYA BAĞLI METİNLER( ROMAN- HİKAYE)


Tanzimat dönemi öncesi Türk Edebiyatı'nda hikaye ve roman türleri yoktu. Olay kaynaklı tür olarak mesneviler kullanılmıştır. Bunların da teknik olarak hikaye ve romana benzediği söylenemezdi. Bu metinlerde tekrarlanan konular söz ustalığını göstermek için işlenirdi. Tanzimat, nesir alanında bir çığır açmış, onu şiirden daha etkili bir hale getirmiştir. Süsten, özentiden uzak, halkın okuması, bilgilenmesi amacıyla eserler ortaya koyulmuştur. Türk Edebiyatı'nda roman çevirilerle başlamıştır. Bu alanda ilk eser Yusuf Kamil Paşa'nın Fenelon adlı Fransız yazardan çevirdiği “Telemak” adlı romandır. Bir çok teknik kusurlarla dolu olan bu eserin kahramanlarının yabancı olmasına rağmen büyük ilgi gördü. Konusuyla,kahramanlarıyla ilk Türk romanı ise Şemseddin Sami'nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı bir aşk romanıdır.Bu da bir çok kusurlarla dolu basit bir romandır. Edebi sayılabilecek ilk roman Namık Kemal'in “İntibah” adlı romanıdır.
Sonuç olarak:
*İlk çeviri roman Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği Telemak’tır.
*İlk yerli romanımız Şemseddin Sami’nin yazdığı “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat”tır.
*İlk edebi romanımız Namık Kemal’in yazdığı “İntibah”tır.
*İlk tarihi romanımız Namık Kemal’in yazdığı “Cezmi”dir.
*İlk köy romanımız Nabizade Nazım’ın yazdığı “Karabibik”tir.
*Konular genellikle günlük yaşamdan ya da tarihten alınmıştır. Kölelik ve cariyelik, görmeden evlilik, yanlış Batılılaşma gibi konulara yer verilmiştir.
*Yazarlar, kişiliklerini eserlerine yansıtmışlardır.
*Romanlar teknik bakımdan oldukça zayıftır. Yer yer olayların akışı kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapılmış, tesadüflere sıkça yer verilmiştir.
*Kahramanlar tek yönlüdür; hep iyi ya da hep kötü.
*1. dönemde romanın amacı halkı eğitmek iken 2. dönemde amaç sanattır.
*1. dönem “Romantizm”in, 2.dönem “Realizm”in etkisinde kalmıştır.
* Hikaye alanında ise yine ilk eserler Tanzimat döneminde verilmiştir. Daha önce halk hikayeleri olsa da bunlar belli konuların dışına çıkmaz ve masal karakteri gösterirdi. Özellikle Ahmet Mithat halk hikayeleri ile batı tekniğini birleştirdi. “Letaf-i Rivayat” adlı hikaye serisi ile halk hikayelerini modernleştirmeye çalıştı ve bu alandaki ilk Batılı eserlerdendir. Ancak modern anlamda ilk hikayecilik Samipaşazade Sezai'nin “Küçük Şeyler” adlı eseriyle başlar.
*İlk hikaye kitabımız Ahmet Mithat Efendi’nin “Letaif-i Rivayat”ıdır.

B) GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLER ( TİYATRO)

Tanzimat dönemine gelinceye kadar edebiyatımızda Batılı anlamda sahne tiyatrosu görülmez. Ancak halk arasında Karagöz ile Hacivat, ortaoyunu, meddah gibi geleneksel halk tiyatrosu vardır:
Karagöz gölge oyunudur. Değişik söz oyunlarıyla yanlış anlaşılan sözlerle güldürü unsuru sağlanır.Eğlendirme amacı taşır.Karagöz adlı cahil biriyle Hacivat adlı bilgili geçinen biri arasındaki atışmalarla sürer gider.
Ortaoyunu ise şehir meydanlarında ya da kendileri için hazırlanan yerlerde Pişekar, Kavuklu, Zenne gibi sabit tiplerle oynanan güldürü amaçlı seyirlik oyundur.
Meddah tek kişilik bir oyundur. Yüksekçe bir yere çıkan meddah,değişik şivelerle konuşarak anlattığı bir olayla güldürü oluşturur.
Bu oyunlar belli bir metne dayanmayan,oyuncuların oyun esnasında konuşmalarıyla oluşan oyunlardır.Eğitici bir amaç taşımaz.
Tanzimat tiyatrosu ile tiyatro bir okul sayılmış, halkın eğitilmesinde bir araç sayılmıştır. Bunlarda sosyal eğitim ön plandadır. Toplumda görülen aksaklıklara doğrudan doğruya dokunmak veya tarihin ibret verici olaylarını ele alıp onlardan ahlaki sonuçlar çıkarmak amaçlanmıştır.Tanzimat tiyatrosunda dil ve üslup konuşma diline ve üslubuna çok yaklaşmıştır. Fakat ikinci dönem Tanzimatçılarda bilhassa Hamit’in eserlerinde doğallığını gittikçe kaybetmiş,süslü,yapmacıklı bir hale gelmiştir.
Tanzimat döneminin yayınlanan ilk tiyatro eseri Şinasi'nin “Şair Evlenmesi” adlı tek perdelik komedisidir. Tiyatro alanında eğitici eserler ise Namık Kemal tarafından verilmiştir. Ahmet Vefik Paşa bu dönemde tiyatro çalışmalarıyla tanınmış başka bir isimdir. Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir. Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir.
Sonuç olarak:
*İlk ciddi tiyatro 1867’de Güllü Agop’un idare ettiği Osmanlı Tiyatrosu’dur.
*İlk Türk piyesi küçük bir dram olan “Hikaye-i İbrahim Paşa ve İbrahim Gülşeni”dir.
*Batılı anlamdaki ilk tiyatro Şinasi’nin yazdığı “Şair Evlenmesi” adlı töre komedisidir.
*Sahnelenen ilk tiyatromuz ise Namık Kemal’in yazdığı “Vatan Yahut Silistre”dir.
*Tiyatro, halkı eğitmek amacından dolayı daha çok okunmak için yazılmıştır.
*1. dönem tiyatrolarının dili 2. döneme göre daha anlaşılır bir niteliktedir.

GENEL ÖZELLİKLER

A. Bu dönem sanatçıları, Divan edebiyatında hiç bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikaye, anı, eleştirme gibi yeni edebiyat türleri getirmişler, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup gibi edebiyat türlerini Batı anlayışına göre yenileştirmişlerdir.
B. Tanzimat edebiyatının özellikle ilk döneminde yetişen sanatçıların çoğu (Ziya Paşa, Namık Kemal) Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi Fransız yazarlarının etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulme, haksızlığa, geriliğe karşı şiddetli bir dille mücadeleye girişmişler; vatan, millet, hürriyet, hak, adalet, kanun, meşrutiyet gibi kavramları yaymaya çalışmışlar, “toplum için sanat” anlayışını benimsemişlerdir.
C.Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde yetişen sanatçılar ise (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hâmit, Sami Paşa-zâde Sezai) toplum işlerine daha az karışmışlar, “sanat için sanat” anlayışını benimser görünmüşlerdir.“Her güzel şey şiire konu olabilir.” anlayışını savunmuşlardır.
D. Çoğu Fransız edebiyatını örnek olarak alan bu sanatçıların bir kısmı Klasisizm (Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey)bir kısmı Romantizm (Namık Kemal) bir kısmı da Realizm (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Sami Paşa­zâde Sezai Nabi-zâde Nâzım.) akımlarının etkisi altında eserler vermişlerdir.
E. Tanzimat edebiyatı, Divan Edebiyatı'nın tersine olarak, seçkin kişiler için değil, halk için meydana getirilen bir edebiyat düşüncesiyle ortaya çıkmıştır. Bu görüşü benimseyen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ali Bey özellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de olsa roman türlerinde eserler vermişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, başta olmak üzere bazı edebiyatçılar ise bu amaçtan uzaklaşmış görünmektedirler.
F. Dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi düşüncesi savunulmuştur. Dil konusunda bu düşünceyle birlikte, eski alışkanlıklarından kurtulup da öz Türkçe yazılmış değildir. Türkçe, daha çok, tiyatro; anı, mektup, bir dereceye kadar da makale ve romanlarda kullanılmıştır. Edebi Türk nesrinin temeli bu dönemde ve Şinasi tarafından atılmıştır.
Cümlelerin uzunluğu kısalmış, anlaşılır cümleler kurulmaya çalışılmıştır
G. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise konuşma dilinden uzaklaşarak Divan Edebiyatı geleneklerini sürdürmüşlerdir.
H. Divan şiirindeki “bölüm güzelliğine” karşın “konu bütünlüğüne, güzelliğine” önem vermişler.

1 yorum: